Yazan : Unknown 3 Nisan 2015 Cuma

Günümüz küreselleşen iş dünyasında güven örgütler için bir zorunluluk olarak görülmektedir. Örgütler uluslararası düzeyde rekabet edebilmek ve örgüt açısından olumlu sonuçlara ulaşabilmek için birbirlerine güven duyan çalışanlara sahip olmalıdırlar. Örgüt içi güvenin olumlu sonuçlarından faydanabilmek için de örgütsel güven kavramının ve örgütsel güvenin yapısının detaylı bir biçimde anlaşılması gerekmektedir. Makro, Meso ve Mikro ölçekte güven ne anlama gelir? Yönetilir mi? Yönetilmezse ne olur? 





Güzellik adalet sevgi gibi kavramlar ile güven de aynı özellikleri taşır: görünce tanınmaz ama kaybedilince yokluğu fark edilir. Yönlendirici bir yanı olan güven tercihlerimizi etkileyen bir bakış açısı oluşturur ve 2 temel unsurdan oluşur; soyut ve somut yanıyla güvendir. 

Soyut yanıyla güveni ele aldığımızda karşımıza sözünde durmak dürüst olmak, tutarlı olmak gibi özellikler çıkar. Bir insanın güvenilir olması elbette güvenin soyut boyutuyla ilgilidir ve sadece bu şekilde ele alınırsa büyük bir eksiklik oluşur. Güvenin bir de somut boyunun olduğunu unutmamak gerekir. Söz konusu iş için kişi tutarlı, ve güvenilir olmasının yanı sıra ehil midir? Bu işi yapmanın gerektirdiği liyakate ve uzmanlığa sahip midir? Kişinin yetkinliği, bilgisi var mıdır? İşte bu sorular da somut boyutuyla güveni sorgulamak amacıyla sorulur. Bir doktor işin de çok iyi olup da gerekli dürüstlüğe sahip olmayabilir, aksine çok dürüst olup da işini yapabilecek liyakatten ve yetkinlikten mahrum olabilir. Bu nokta güven ortamının oluşması için her iki boyutuyla da güvenin var olması gerekir, yani doktorun hem işinin ehli hem de iyi niyetli olması gerekir. 

Makro Düzeyde Güven ve Analizi


Yeryüzünde irili ufaklı yaklaşık 200 ülke mevcut bu ülkelerin birbirlerinden en önemli farkları ise bazılarının olağan üstü derecede zengin olup bazılarının ise, neredeyse yaşam savaşı vermesi. Peki bu fark nereden kaynaklanıyor? Francis Fukuyama’ya göre; ülkelerin zenginlik kaynaklarının en büyük sebebi güvendir, yani o ülkedeki güven ortamıdır.Ülkelerin zenginlik ölçütleri güven düzeyleriyle neredeyse aynıdır. Mevcut koşullarda neredeyse hiç bir sermaye sahibini Yemen gibi iç savaşın alev alev yaktığı bir ülkede yatırım yapmaya ikna edemezsiniz. Irak’ı düşünelim; mevcut haliyle 3 farklı bölgeden oluşuyor, Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri. İçlerinde en gelişmişi ve şuan en yaşanabilir alan olarak bizim Kuzey Irak diye bildiğimiz Kürt bölgesi görülür ki çok değil 30 sene önce burada da iç savaş vardı. Şimdi oluşan güven ortamıyla yaklaşık 30 farklı büyük ülkenin büyükelçiliği ve büyük firmaların yatırımları mevcut.  Geleceğin Dubai’si olarak bakılıyor bölgeye. Bütün bunların sebebi ise gayet açık; 1990 yılındaki savaş sonrasında ABD bölgeyi uçuşa yasak olarak ilan etti. Yani bölgenin güvenlik sorunu yok. Bunun yanında belki gerçek gelmeyecek ama son 12 yılda bölgedeki intihar saldırısı 9(dokuz) tanedir. Ortadoğu’da bu konu özelinde oldukça iyi bir rakamdır. Sonuç olarak küçük sermayelerin büyük yatırımlara dönüşmesini sağlayan güvendir. 

Güven toplumunun oluşmasında yine devletin eylemlerinin büyük önemi vardır. Örneğin; yolsuzlukların ve rüşvetin tavan yaptığı bir ülkede yine yatırımcıları ülkeye girmeye ikna etmek zor olsa gerek. Ayrıca bütün bu güvensizliğin de bir maliyeti vardır; ülke ne kadar büyük bir polis ve askeri güce sahipse ülke vatandaşların sırtında bir o kadar külfet var demektir. Vatandaşlar ellerine geçen her belgeyi mutlaka bir onaylama makamına tasdik ettiriyor ve bunun için bir şeyler ödüyorsa bu da güvensizlik maliyetidir, örneğin Noterler bunun en güzel örneğidir. Gelir dağılımı grubunda yıllardır Türkiye’nin en önemli kazanç sağlayan sektörlerinden birisi olmuştur. Zira ürettikleri hiç bir şey olmayıp kağıtlar üzerinde güven satıyorlar. 

Güven toplumunun oluşmasından etkisi olan en önemli etkenlerden birisi de Sivil Toplum Kuruluşlarıdır. Bunlar devlet ile bağı olmayan kar amacı gütmeyen kuruluşlardır. Toplumsal bir payda üzerinde birbirine güvenip spesifik alanlarda fayda üretmeyi amaçlarlar. Toplumun güven düzeyini ölçmek için STK'lardan örgütlenen insan sayısının nüfusa oranı oldukça güzel bir veridir. Batı toplumlarında bu oran %60 civarlarında seyrederken ülkemizde %10’lardadır. Tabii bizden daha kötü olan ülkelerde yok değil, ama bu bizim iyi bir seviyede olduğumuzu göstermez. Fakat bu ölçümleme yapılırken, Türkiye’nin kayıt dışı bir toplum olduğu gerçeğini göz önüne almak gerekir. Ülkede bir çok STK’nın kaydı yoktur, örneğin; dini tarikatlerin her hangi bir resmiyeti yoktur. Vurguladığımız gibi dünyanın doğu ülkelerinde bu sivil oluşumların oranı oldukça düşüktür. Toplumların güven düzeyini gösteren en önemli etkenlerden birisi de  ortaklık kültürüdür. Bu kültürün geliştiği yerde güven düzeyi yüksektir. Ülkemizde ortaklık kültürü oldukça zayıftır.  



Örgütsel ve Kuramsal Düzeyde Güven Yönetimi


Birimler, kişiler arası bilgi paylaşımı yoksa, yöneticiler arasında bir tutarsızlık varsa ortada güven sorunu var demektir. Bu gibi kurumlarda hiyerarşi, emir-komuta vardır ve bunun da maliyeti yüksektir. Şirket mekanizmalarına bakınca kontrol ve güven ters işleyen 2 mekanizma olarak karşımıza çıkar. Güvenilir bir şirkette kontrol mekanizmaları azdır. Genel anlamda hiç bir şirket her ikisine de % 50’şer ağırlık vermez. Her ikisine birden önem verilir. Hiyerarşinin yoğun olduğu bir şirkette kontrol mekanizması gelişmiştir. İş üretiminde yavaşlık görülür ve bilgi kayıpları vardır. Fakat unutulmaması gerekir ki her hiyerarşi bir maliyettir. Hiyerarşi arttıkça otomatik olarak maliyette artacaktır. Bunun önüne geçmek için de tavsiye edilen en önemli etmen güvendir, fakat bu güveni inşa etmek için maalesef bir formül yoktur. Güvenilir bir ortam yaratmak isteniyorsa ehil ve yetenekli kişilere yol açıp onları çeşitli mekanizmalarla kontrol altında tutmalıyız.

Güven ilişkisel olduğu  için sosyal ortamlar oluşturmak güvenilir ortamların oluşmasına yardımcı olurlar. Güven ortamının oluşumuna ket vuran zihniyetlerin dönüşümü de yine olumlu bir noktadır. Negatif öğrenmenin ve kategorik düşünmenin güven ortamını zedeleyen diğer etmenler olduğunu unutmamak lazım, bunları mutlaka örgüt içerisinde imha etmek gerekir. Görev ve sorumluluklar mutlaka dağıtmak lazım, bu görev ve sorumluluklar ne kadar bir merkezde toplanırsa çalışanlara ne kadar az güvenildiği ortaya çıkmış olur. Rol modeli olmak, dürüst, tutarlı, iyi niyetle iş yapmak ayrıca güven ortamı oluşturmak açısından önemlidir.

Leave a Reply

Subscribe to Posts | Subscribe to Comments

Ben de yazar olmak istiyorum!

Eger sizler de blogumuzda yazar olmak ve İK Yönetimi hakkında yazılar yazmak istiyorsanız, yazdığınız yazıları ve mahlasınızı kocaoglubaris@hotmail.com adresine e-mail gönderin. Yayınlayalım.

- Copyright © Tek sermayemiz, kendimiz - - Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -