Yazan : Unknown 13 Nisan 2015 Pazartesi

İnsanoğlu var olduğundan beri toplumsal olarak çeşitli evrimlerin etkisinde kalmış ve bunu yaşamlarına yansıtmışlardır. Toplumlar ilk olarak tarım toplumundan sanayi toplumuna, günümüzde ise sanayi toplumundan bilgi toplumuna doğru evrilmiştir. Ekonomik olarak da bu süreçlerden geçen toplumlar için sanayi ekonomisinden bilgi ekonomisine geçildiği yaygın bir söylemdir.


Bilgi yani enformasyon daha önceleri de vardı ve toplumların üretim ve tüketim alışkanlıklarında merkezci bir rol oynuyordu. Bilgi her zaman itici bir güçtü, sanayide bilgi üzerine kuruluyordu, ama bilgi ekonomisiyle kastedilen nokta tamamen farklıdır. Paradigma değişimi zihinle gerçekleşmedikten sonra etkili olamamaktadır. Tarım ekonomisini ayrı bir paradigma, bilgi ekonomisini de bir paradigma olduğunu söyleyip ayrıca bu paradigmaların felsefi olarak değiştiği bilinen bir gerçektir.

Peki gerçekte bir paradigma değişimi yaşanıyor mu? Önceleri yaşanan çağın adı daha sonra verilirdi, ama günümüzde ise çağın adını içerisindeyken veriyoruz, bu bile büyük bir paradigmal değişimin göstergesi. Geçmişe göre üretilen bilgi çok fazla. Geçmişle bugünün bilgi üretim hızını karşılaştırınca, eskiden 1000 yılda üretilen bilginin tamamı günümüzde 2 yılda üretilebiliyor. Ar-Ge’ye ayrılan pay ülke bütçelerinde günden güne daha fazla yer kaplamaya başlıyor.

Peki bu ekonomilere neden sanayi ekonomisi veya tarım ekonomisi deniliyor. Sektörlerin getirdiği gelire bakılır, gelir içerisinde eğer sanayi gelirleri yüksekse sanayi ekonomisi denir. Örneğin; Ülke GSMH’sinde asıl katkı sanayiden geliyorsa, ona sanayi ekonomisi denilir. Sanayi toplumunda Sanayi%80, tarım ise %20’lik bir ağırlığa sahiptir. Günümüzde ise ülke gelirlerinde enformasyon ve bilgi teknolojilerinin payı artıyor, fakat burada diğerlerinin payının azaldığını söyleyemeyiz. Bilgiye dayalı sektörlerin oranı artıyor. Almanya dışında tüm dünyanın tüm ekonomilerde enformasyonun payı artıyor.

Geleneksel olarak gördüğümüz bu sektörlerde- sanayi ve tarım- bilgi katkısı çoğalıyor. Laboratuvarlarda üretilen tohumlar yüksek bedellere satılıyor. Geleneksel tarım ürünleri bilgi üretimine dönüşüyor. Gübreden, tohuma kadar günümüzde bir çok tarım ürünü bilgiye dayalı olarak üretiliyor. Daha ileri bir durum sanayi için geçerlidir, bir araba üretiminde ham madde, enerji  ve insan kaynakları toplanınca %70 oranında bir girdi sağlanıyordu, fakat bugün emeğin, enerjinin ve ham maddenin toplam maliyetlerinin yeri gerileyip yerini enformasyona bıraktı. Bilgi, tasarım, model geliştirme gibi fikir ürünleri geniş bir yer tutmaya başladı. Çip örneğini ele alırsak, toplam ağırlığı 2 gr olan bu malzemenin üretimi esnasında çok büyük bir enerji ve ham madde ihtiyacı yoktur. Asıl önemli olan bu çipi ortaya çıkaran fikir unsurudur, bu da çipin üretiminde ortaya çıkan üretim maliyetlerinin neredeyse %90’nına tekabül eder. Temel maliyet kaynağı artık düşüncedir, fikirdir, geleneksel girdiler günümüzde önemini kaybediyor. Bilgi zenginliğin kaynağı olarak dikkat çekiyor. Ekonominin doğasında ciddi bir değişiklik yaşanıyor. Bilgi ağırlıklı hale geliyor.

Bilgi ekonomisinde insana olan talepteki farklılık açıkça göze çarpıyor; emredileni yapan insana ihtiyaç günden güne azalıyor. İnsanlardan artık öğrenmeye açık olmaları kendilerini birçok farklı alanlarda geliştirmeleri ve kurumlarına bu şekilde fayda sunmaları bekleniyordu. Geleneksel fabrika içerisinde mevcut insan profili istenmeyen insan olma yolunda ilerlemektedir.  Sanayi toplumunda tekrara dayalı işlerde yapa yapa bir uzmanlık gelişiyordu ve bu uzmanlıklar insanları 20-30 yıl geçindirebiliyor hatta emekli ediyordu. Günümüzde ise uzmanlıklar çok fazla istenilen bir durum değildir, uzmanlık değişime kapalılığı çağrıştırmaktadır. Daha önceki zaman dilimlerinde insan kaynağında aranan %80 uzmanlık %20 öğrenme yerini tam tersi bir kompozisyona bıraktı. Bu sebeple kişiler iş yaşamları boyunca farklı farklı alanlarda uzmanlaşmaya başladı. Ortalama olarak ele aldığımızda bir çalışanın iş değiştirme oranı 20-30 yıllık süreler içerisinde 5-7 arasında değişmektedir, bu değişiklikler sadece görev ve pozisyon değişikliğiyle kalmayıp sektör değişikliğini de içine alıyor. Günümüzde çalışanların çok fazla sadece bir konu üzerinde çok fazla uzmanlaşmış olması istenmiyor, aşırı uzmanlık katılığı getiriyor. Bu da değişim karşısında diretme meydana getiriyor. Bunun yerine daha hızlı öğrenme kapasitesine büyük önem kazanıyor. Üniversitelerin her hangi bölümlerinden alınan 4 yıllık lisans eğitimi mevcut Pazar koşullarında yeterli olmuyor, öğrenme ihtiyacının sonsuz ve artıyor olduğunun üzerinde duruluyor. Önümüzdeki yıllarda ise kurumların öğrenmeye açık olan personele olan ihtiyacı giderek artacaktır, yani bu da uzmanlık ve alan bilgisine sahip olmaktan daha önemlidir.

Kıt kaynakları olan toplumda, fikri nitelikleri yüksel olan insanın önemli olduğundan sürekli bahsediyoruz. Peki bu insanları nasıl bulup ve bu insanları nasıl yöneteceğiz? Bilgi ekonomisinde rekabetin doğası değişti. Ekonominin aslan payını oluşturan şirketlerin rekabeti, bir grup işletmenin başka bir grup işletmeye karşı rekabetine dönüştü. Yani artık bireysellikten uzaklaşarak network rekabeti yaşanıyor. Sonuç olarak bilgi toplumu işletmelere yeni yönetsel ve örgütsel rekabet anlayışı getirmiş oluyor. Bilgi toplumu daha fazla fırsatların ortaya çıktığı bir topluma dönüşüyor.

Sanal yönetimler, sanal şirketler yeni fırsatlar anlamına geliyor. Küresel işletme denilen bir kavrama doğru adım adım gidiliyor. Bugün kurumların ABD’de geliştirip, Çin’de üretip, Avrupa’da pazarlamaları gayet kolay bir hale dönüştü ve şirketlerin karlılıklarını arttırdı. Enformasyon teknolojileri sayesinde hepsi entegre olarak yapılmaya başlandı. Bilgi teknolojileri sunduğu fırsatlarla insanlara kolay iş yapma fırsatı sunar. Son yıllarda bilgiye dayalı sektörler yeni fırsatlara büyük kapılar aralıyor.

Bilginin kullanımını ve kullanım alışkanlığını ülkeler bazında 3’e ayırmak gerekir. Enformasyon ekonomisi, Bilgi ekonomisi ve Bilgi toplumu. Enformasyon ekonomisi; çeşitli enformasyon teknolojilerinin yaygın bir şekilde kullanıldığı ülkelerdir. Bilgi ekonomisi; bilginin ekonomik getiriye dönüştüğü ülkeleri içerir. Bilgi toplumu ise; sadece ekonomik anlamda bir yenilik değil, toplumun her alanında bir yeniliğin yaşandığı ve bilginin hayatın her alanında kullanımının yaygınlaştığı toplumlardır. Enformasyon ekonomilerine baktığımızda 3. Dünya ülkelerini görürüz. Bu ülkelerde bilgi ile ilgili büyük bir üretim yoktur ve bilgi ile üretilen bu ürünleri kullanma durumu vardır. Rusya ise bir bilgi ekonomisine dayalıdır ama bir bilgi toplumu değildir. Bütün bu bilgi ekonomisi devlet kontrolündedir, toplumun diğer alanlarına mal olmamıştır. Bilgi toplumları ise Başta ABD, İskandinav ülkeleri ve Japonya vb. ülkelerdir, buralarda toplumun her kesiminde bir yenilik vardır. Normal şartlarda innovasyona en uzak sektör kamudur, fakat bu ülkelerde kamuda da bir yenilik görülür. Kamu geliştirdiği deneyim ve tecrübelerini bilgi haline getirip pazarlayabilir.

Not: Yukarıdaki döküm Prof Dr. Mehmet Barca'nın ders notlarından ortaya çıkmıştır.


Leave a Reply

Subscribe to Posts | Subscribe to Comments

Ben de yazar olmak istiyorum!

Eger sizler de blogumuzda yazar olmak ve İK Yönetimi hakkında yazılar yazmak istiyorsanız, yazdığınız yazıları ve mahlasınızı kocaoglubaris@hotmail.com adresine e-mail gönderin. Yayınlayalım.

- Copyright © Tek sermayemiz, kendimiz - - Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -