- Anasayfaya dön »
- Eğitim , Öğrenme , Sosyal öğrenme , Teknoloji , web 2.0 , yaklaşımları »
- Öğrenme/Eğitim
Yazan : Unknown
17 Şubat 2015 Salı
İşe alımdan sonra öğrenme aşaması
başlar. Aslında en önemli aşamalardan bir tanesidir bu aşama. Öğrenme iş hayatı
için İki şekilde sağlanır; birisi okulda
yani teoride öğrenmek yani bir diğeri ise işte yani pratikte öğrenmektir. Her
ikisinin de kendisine göre avantajları vardır.
Teknolojiler sürekli yenileniyor,
bunun yanında piyasalar da değişiyor ve kendisini yeniliyor. İşletmelerin bu
değişikliklere sessiz kalmaması, gelişen teknolojiye mutlaka ayak uydurarak
yenilenmesi gerekiyor. Öğrenme durduğu anda şirket yerinde sayıklıyor demektir
ve personel ve kurumun başarısızlığı burada kesindir.
Günümüzde öğrenme yirmi yıl
öncesine oranla çok daha kolaylaştı. Cebimizdeki akıllı telefonlar sayesinde
ihtiyaç duyduğumuz bilgiyi anında araştırıp, öğrenebiliyoruz. Öğrenmek ile
uygulamak arasındaki ince çizgi ise hala varlığını koruyor. Her şey bir şekilde
öğrenilebiliyor, ama onu hayata geçirmek tamamen farklı bir şey. Bilgiyi
eğitimlerle öğreniriz ve öğrendiğimiz bilgiyi de uygularız. Yani uygulama
öğrenmenin en önemli basamaklarından birisidir. Yetenek ise bunların dışından daha farklı bir
konudur; birlikte doğupumuz potansiyeldir. Yani bir şey üzerinde oldukça
başarılı olma potansiyelidir. Tabii ki bu başarının yakalanabilmesi için
yeteneğin mutlaka keşfedilmesi lazımdır. Eğer bir şey büyük bir haz ile
yapılıyorsa burada yetenekten bahsedilebilir. Çünkü yeteneği ortaya çıkaran da
ısrarlı bir şekilde bunları uygulamaya dökmektir.
Eğitim
Bazı şirketlerin kendi bünyesinde
barındırdığı Eğitim Departmanları mevcuttur. Peki bu departmanlar ne yaparlar?
Dil, proje, iletişim, yönetim, zaman yönetimi, satış teknikleri vb gibi birçok konu
üzerinde eğitimler verirler. Birçok orta ölçekli şirkette maalesef bu eğitimler
olmaz, bunun yanında bir çok büyük ölçekli şirkette bu eğitimleri dışarıdan
alırlar.
Eğitimler de kendi aralarında talebe
yönelik eğitimler ve zorunlu
eğitimler olarak ikiye ayrılır. Talebe yönelik olan eğitimler, özel
eğitimlerdir ve İK biriminden talep edilebilir. Örneğin; satış takımının
kendisini geliştirmesi adına İK departmanından, kendileri için uygun, satış
hakkında bir eğitim düzenlemelerini talep edebilirler. Diğer tarafta ise
herkesin katılması gereken zorunlu eğitimler vardır. Özellikle yeni
başlayanlara ve terfi edenlere bu eğitimler verilir. Diğerinden farkı, bu
eğitim türü talep edilmez ve katılmak zorunludur. Ayrıca şirkette meydana gelen
strateji değişikliklerini çalışanlara kabul ettirmek için de eğitimler verilir.
Çalışanlar istediği için değil yine zorunlu olduğu için bu eğitimlere
katılırlar.
Kurumda çalışmaya yeni başlamış
adaylar için verilen eğitimlere onboarding eğitimleri de denilir. Bu
eğitimlerde yeni başlayan çalışana kurum hakkında bilgiler verilir, çalışma
biçimi gösterilir, çalışma arkadaşlarıyla tanıştırılır, kurumun kültürü
öğretilir. Bu eğitimler sayesinde yeni çalışandan ilk haftalarda bile yüksek
oranda verim elde edebiliriz. Bu yüzden bazı şirketler onboarding programını
uygular, ayrıca çalışan için de olumludur; kurum hakkında somut düşüncelere
sahip olur ve kendisini güvende hisseder.
Eğitim gelişimi
Her şeyde olduğu gibi bir eğitime
de başlamadan önce mutlaka bir analiz yapmak gerekir ki bu analiz sonucunda
ihtiyacın ne olduğu belirlensin, bu ihtiyacı gidermek için nasıl bir yol inşa
edilmeli ona karar verelim.
İhtiyaç analizi de bu noktada
başlangıç adımıdır. İhtiyaçları belirlemek için çeşitli yollar vardır, örneğin;
günlük yazmak bunların en başında gelenlerdendir, işe yeni başlayan kişi, ilk
gün karşılaştıkları durumlarla ilgili yazılar yazabilir. Yeni işe alınmış
kişilerle grup yada bireysel görüşmeler yine bu ihtiyaçları belirlemek için yapılan
diğer analizlerdendir. Ayrıca kişinin kendi kendini değerlendirebileceği
testlerle de bu ihtiyaçlar belirlenebilir. İhtiyaçlar belirlendikten sonra, “bunu nasıl yapacağız?” sorusu ortaya
çıkar.
Bir eğitim aktivitesi yaptığımızda bu neleri içerir? Neden ibarettir? Geleneksel
anlayışa göre bir eğitimci vardır ve eğitim almak isteyenleri eğitir. Ama bunun
bir çok yolu vardır.
Eğitim Yaklaşımları
İşletmelerde eğitim konusunda 3
ayrı yaklaşım vardır; İş Öncesi( Eğitim,
staj, işe alma eğitimi,) İşte Eğitim(
Koçluk ve Mentorlük), İş Sonrası(
Emeklilik). Bu eğitimlerin her biri farklı ihtiyaçlara cevap verdikleri için
birbirleri arasında keskin bir ayrım yapmak güç olsa da, işte verilen eğitim
aslında en iyi olanıdır, çünkü hem öğrenip hem uygulama şansı vardır öğrenenin.
İşte verilen eğitim; tamamen işle ilgilidir, yani yaptığımız işi kapsar. Eğitim
tesisi, seyahate ve eğitimciye ihtiyaç yoktur. Arkadaş, şef, müdür gibi iş
arkadaşlarından öğrenilebilir. Öğrendiklerini hemen işe dökebilme şansı vardır,
eğitim alan kişinin. Ayrıca yaptıkları hakkında anında geri bildirim alabilir,
öğrendiğiniz şeylerin işinizle ilgili olması sebebiyle gayet hızlı bir öğrenme
aktivitesi gerçekleştirilir.
İş dışında öğrenme de ise bir
eğitmen vardır, eğitim alacağınız kişi arkadaş ve patronunuz değildir. Daha çok
teori üzerine eğitimler gerçekleşir ve bilgi alırsınız. Örneğin; satış üzerine
2 gün bir otelde eğitim alabilirsiniz. Sınıflar vardır, hatta bazı kurumlar
tamamen profesyonel bir eğitim ortamı sunarlar. IBM’in bu konseptte hazırlanmış bazı eğitim noktaları vardır, çünkü
çalışanların o eğitimi alırken tamamen o eğitime odaklanmalarını isterler. Bu
eğitimlerin en büyük avantajı eğitim dışında hiç bir şey yoktur; mail, telefon,
toplantı vb. Ayrıca eğitim alan kişiler bu alanlarda rahat bir şekilde
sosyalleşebilirler.
Kurum içi eğitimlerde farklı
eğitim metotları vardır; kimi kurumlar bireysel eğitimleri tercih etse de
kimileri grup eğitimlerini tercih ederler. Aslında bu eğitim alınacak alan ve
kurum imkanlarına da bağlıdır. Örneğin; Çatışma
Yönetimi kesinlikle grupla yapılmalıdır. Kitap okumak ilse statik bir
öğrenme metodudur, bireysel yapılabilir.
Bu eğitimlerin sonucunda, verim
alınıp alınamadığı, nelerin tam veya eksik yapıldığı, eğitim alan kişinin ne
öğrendiğine dair bazı değerlendirmeler yapılır ve bunun için farklı metotlar
vardır.
-Katılımcıların reaksiyonu; Eğitim hakkında katılımcılara bazı
sorular sorulur; “Eğitimi faydalı buldunuz mu?” Vb. Bu sorular anket şeklinde
de yapılabilir, ve bize eğitim hakkında ipuçları verir. Oldukça ucuz bir
yöntemdir.
-Davranışlar; bireyler yeni bir şey öğrendiklerinde bunu
davranışlarına yansıtırlar, yani öğrendikleri bu yeni şeyler davranışlarını da
değiştirir. Öğrendiklerinin davranış biçimlerine yansıyıp yansımadığını kontrol
etmek de başka bir değerlendirme metodudur.
-Sonuçlar: Verilen eğitimlerin sonucunda şirket girdilerinde meydana
gelen değişiklik de bir değerlendirme metodu olarak görülebilir.
Öğrenmenin Aktarımı
Eğitimlerde iki çeşit katılımcı
olur; birisi “Eğitime gidelim, bakalım neler olacak. 2-3 gün işten uzak kalmak
iyi olur. Belki yeni bir şeyler öğrenirim .” düşüncesiyle gider. Diğer katılımcı
ise; "Bir proje üzerinde çalışıyorum ve bu projeyle ilgili bazı sorunlarım var,
aklımda çok karışık fikirler var. Bu projeyi nasıl yöneteceğim? Başarısız
olmamam lazım. Bu eğitime katılım proje yönetimi hakkında daha fazla öğrenmem
lazım.” diyerek eğitime gider.
Sosyal Öğrenme
Günümüzdeki öğrenme yolları
geçmişteki öğrenme yollarından tamamen farklıdır, çünkü artık internet var her
şey öğrenmeyi kolaylaştırıyor. Örneğin Youtube üzerinde öğrenme sağlanabilecek
bir çok eğitim videosu bulunmaktadır. Ayrıca forumlar ve bloglar aracılığıyla kişiler
bilgi ve birikimlerini tüm dünyayla rahat bir şekilde paylaşabiliyorlar. Burada
önemli olan ise internet materyallerinin güvenirliğidir. Yani öğrenmeye çalıştığımız
şey ne kadar doğrudur.
Daha önce bahsettiğim gibi
çalışanlar birbirlerinden bir şeyler öğrenebilirler, bunun da adı sosyal
öğrenmedir. Aşağıdaki resimde sol tarafta bulunan Tler eski kurum yönetimini
gösteriyor. Yatay çizgi bilgiyi, dikey çizgi ise uzmanlığı temsil ediyor, Kırmızı
T patronu imgeliyor, gri Tler ise çalışanları. Bu noktada kurumda patronun en
fazla bilgi ve uzmanlığa sahip olduğu görülür. Her şey patrondan öğrenilir ve her
konuda-satış, insan kaynakları, strateji, hukuk vb. - kendisi karar verir. Sağ taraftaki yeni kurum
modelinde ise patron daha fazla bilgiye sahip olarak görülüyor çalışanlara
göre, ama her çalışanın kendine ait bir uzmanlık alanı olduğundan, bu konuda
patrondan daha iyiler. Patrondan kurumu tıpkı bir orkestra şefi gibi yönetmesi
beklenir, uzmanlık alanı olmayan konularda, kendi başına karar almaması gerekir.
Ben de yazar olmak istiyorum!
Eger sizler de blogumuzda yazar olmak ve İK Yönetimi hakkında yazılar yazmak istiyorsanız, yazdığınız yazıları ve mahlasınızı kocaoglubaris@hotmail.com adresine e-mail gönderin. Yayınlayalım.